31 Mart 2012 Cumartesi


Bu fotoğrafı gördüğümde eski divanlar geldi gözümün önüne. Evlerimizi eşya ile tıkabasa doldurmadığımız günlerdi. Tabi yaşı çok genç olanlar hatırlamayabilir. TRT 1 de yayınlanan Seksenler dizisi bu günlerde oldukça sevilen bir dizi. Hep birlikte seyrederken çocuklar da bizimle beraber gülüyorlar, ama bizim için taşıdığı anlam çok farklı. Şimdiki çocukların dekor olarak gördükleri bizim hayatımızın gerçeğiydi. 
Eşyanın esiri olmadığımız sade hayatlar sürebilir miyiz yine? Huzur içinde yaşanan, insanların birbirini gerçekten dinlediği, birbirinin dertleriyle dertlendiği...Sahi narsizm hayatımıza ne zaman girdi de bu kadar esir aldı bizi. Bu kadar kendimizle meşgul, kendimizle dertli olduk. Herşeye sahip olmak ne zaman hayatımızın tek hedefi haline geldi.
Erich Fromm'un ''Sahip Olmak ya da Olmak '' kitabını tavsiye ederim halihazırdaki doymak bilmeyen insan iştahından rahatsız olanlara.
“Yeni bir insan ve yeni bir topluma geçişin tek yolu, herşeyi elde etmek, onlara egemen olmak biçiminde beliren ve kar tutkusu, açgözlülük, bir de ihtiras demek olan “sahip olmak” karakterini inkar etmekten geçer. İnsanlar onları huzura, mutluluğa ve diğer insan kardeşlerini sevmeye yöneltecek olan “olmak” biçimli bir dünya görüşüne geçemedikleri sürece, kurtulmaları mümkün değildir.”  
Huzurun ve mutluluğun yolu hayatımızdaki fazlalıklardan kurtulmaktan geçiyor sanırım, eşyaları azaltmaya başlasak mı ne dersiniz?

Fotoğraf pinterest'ten alıntıdır...

27 Mart 2012 Salı

                                                       Pinned Image

                                                    Bahar.... Çiçekler açsın yuva olan her evde... 

               Pinned Image

Diktiğimiz dallar yeşersin...Kutular, poşetler, şişeler olmasın her zaman evimizin yolunu tutan. Yüreğimizle bizzat besleyip büyüttüğümüz içinde hayat olan emek verdiğimiz herşey bizi çoğaltsın gün be gün...



  fotoğraflar pinterest'den alıntıdır.

26 Mart 2012 Pazartesi

MERHABA




BABAANNEMİN BOHÇASI'yla  yeniden merhaba demek gerçekten heyecan verici. Baharın geldiği şu günlerde bu blogla yeni bir yol göründü bana. Merak edenler için hemen söyleyeyim 96 yaşında bir babaannem var. Osmanlı İmparatorluğunun son döneminde doğan, yeni cumhuriyetin tüm yeniliklerine şahit olan, modern ve postmodern zamanlara uyum göstermek için didinen, hayatının son demlerinde bir ninecik.  
Peki neler olacak bu blogda? Babaannemin hayat hikayesini ''Sürahi Hanım '' modunda anlatmayacağım tabi ki...Yaşam tarzı, dekorasyon, kitaplar, unutulmaya yüz tutan el sanatları, güzel yurdumun birbirinden güzel köşeleri, yemek, fotoğraf, sinema, şiir... Şimdilik sanıyorum bunlar olacak...Nostalji tadında, bazen babaannemin gözünden bazen torununun penceresinden.... Kervan yolda düzülür demiş atalarımız, yolda kimbilir nelerle karşılaşacağız. Karşılaştıklarımız da zaman zaman bize katılacaklar.
Moda konsepti ile hazırladığım Kızımın Bayramlıkları adlı bloğumdan farklı olarak Babaannemin Bohçası geniş bir ilgi alanına sahip olacak. Bohçadan dökülenler umarım tüm blogseverleri mutlu eder...